Beraberce Tefekkür Edelim - Hakan Mutlu

news

Adını “dünya hayatı” diye tanımladığımız mola yerinde(1), insanın buradaki vazifelerini özetleyecek olsaydık, şöyle bir özet yapabilirdik; “bilmek”, “bulmak” ve “olmak”. Çok klişe gibi gelen ama naçizane gözlemleyebildiğimiz kadarıyla, üzerine çok fazla düşünülmediğini gördüğümüz bir özettir bu. Hayatımıza bu perspektiften bakabilseydik eğer, hayatı anlamlandırmak çok daha kolay olabilirdi. Peki, hayata bu perspektiften baktığımızda sorunlarımız bitecek mi? Tabii ki bitmeyecek! Yüksek lisans eğitimi sırasında bir hocama yaşadığım sorunlarımla alakalı bir soru sorduğumda, bana şöyle bir cevap buyurmuştu; “Burası dünya. Cennet değil ki…” 

Yanlış sorunun, doğru cevabı olmaz derler. Birçok insan yaşadığı sorunlarını çözmeye çalışır. Sanki kontrol kendilerindeymiş gibi. Her şeyi bildiğimizi var sayarız, sanki sistemi kuran bizmişiz gibi. Hâlbuki insan sadece kendi davranışlarını(2) kontrol edebilir. Düşüncelerimizi, duygularımızı, yaşadığımız durumları ve dahi duyularımızı kontrol edemiyoruz. Bilişsel davranışçı terapide buna “5D” kuralı diyorlar. Misalen kırmızı araba düşünme diye kendimize telkinde bulunduğumuzda, zihnimize kırmızı bir araba imgesi geliyor. Üzgünken ya da sevinçliyken herhangi bir şekilde eyleme geçmeden, hissettiklerimizin tam tersini hissedemiyoruz. Vuku bulan ya da bulacak olan hadiselere etkilerimiz ne kadar? Peki ya duyu organlarımız? Koku almak istemiyorum ya da duymak istemiyorum dediğimizde bu özelliklerimizi kapatabiliyor muyuz? İnsanın elinde sadece davranışları ve düzenli olarak davranışlarının tekrarlanmasıyla birlikte oluşan bir sistem var. Biz buna “terbiye” diyoruz.(3)

Şöyle düşünelim; adına dünya denilen bu yerde, neyi bilmemiz gerektiğini, o bilgiyle neyi bulacağımızı, o bulduğumuzla ne olacağımızı bilebilseydik nasıl olurdu?

İnsan, kendi potansiyelini ortaya çıkaramazsa, modern tabirle psikospiritüel kriz(4) yaşıyor. Peki, insanın içindeki potansiyeli ne? İnsan yeryüzünde bir halifedir(5). Halife değilse, halife olmak zorundadır. Halifeyse halife gibi yaşamak zorundadır. 

Burada insanların çoğu “nerede kaldı bizim özgür irademiz?” diyorlar. Özgürlük ne demek? İrade ne demek? Uzun uzun tartışmak gerekir fakat şöyle özetleyebiliriz: O kadar manipülasyona açık varlıklarız ki cüzi olan irademizi külli iradenin dışında zannediyoruz. Bu zanla birlikte, psikolojik sağlığımızı temellerinden yıpratmaya başlıyoruz. Külli iradenin her şeyi kapsadığını ve Hz. Allah’ın bir şeye müsaade etmesiyle, o şeyden razı olmasının farkını anlayabilseydik, yaşadığımız çoğu sorunu yaşamazdık gibi geliyor. 

Peki, bizler ne yapacağız? 

Derdimiz şu olmalı; kendimizi bilmek, kendimizi bulmak, kendimiz olmak.

Peki, bunu rehbersiz yapabilir miyiz?

Tabii ki hayır! Hz. Allah bize rehber olarak Efendimiz (sas) gibi bir zat lütfeyledi, onun ümmeti eyledi. Efendimiz’in (sas) izinden giden bu kadar zevat-ı kiram hazeratı var. İnsanın bilmediği yolda araç kullanırken navigasyona müracaat etmesi ne kadar normalse, bu da o kadar normal aslında.

Peki, nereden başlayacağız?

Olduğumuz yerden. Önce kabulle. İnsanın kendisine şöyle diyebilmesi lazım; evet, kabul etmekte zorlandığım ve değiştirmek istediğim yönlerim var ama ben onlardan ibaret değilim. Hz. Allah insanı çift kutuplu yaratmıştır(6).

Peki, nasıl başlayacağız?

Tabii ki Hz. Allah’ın razı olacağı güzel bir niyet ve bol bol Seyyidü’l-İstiğfar ile(7)… Hem de kalbimiz rahatlayana kadar. Neden mi? İbn Abbâs’tan (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sas) şöyle buyurdu:

“Bir kimse istiğfârı dilinden düşürmezse, Allah Teâlâ ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve ona beklemediği yerden rızık verir.”(8)

Bilmem izah edebildik mi?

1- Hz. Abdullah İbn Mesûd’dan (ra) gelen rivayetle: Resûlullah (sas) bir hasır üzerinde yatıp uyumuştu. Uykudan uyandığında, hasır vücudunun yan tarafında iz bırakmıştı. Biz: –Yâ Resûlallah! Sizin için bir döşek edinsek, dedik. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem: “Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binekli bir yolcu gibiyim” buyurdular.  (Tirmizî)

Bu hadis aslında dünyanın bizler için hakikatte ne olduğunu bildiren hadislerden biridir. Aynı şekilde bir mola yerinde yaşadığımız sorunlara bakış açımız ne ise dünya hayatına da böyle baktığımızda, yaşadığımız sorunların bize hissettirdikleri muhakkak değişecektir. 

2- Allah’ın müsaade ve takdir ettiği kadar…

3- Maalesef ki kavramlarımız kirletiliyor. Terbiye ifadesini kullandığımızda insanların çoğu kendisini iyi hissetmiyor. Fakat bu kavramlarla düşündüğümüzde ancak arz etmek istediğimiz meseleyi arz edebileceğimize inanıyoruz. Terbiyede kastımız; hayatın her alanına sirayet edebilecek bir eğitim, gelişim, dönüşüm ve tekâmül yolculuğunun adıdır.

4- http://diabasis.cz/en/psychospiritualni-krize/co-je-psychospiritualni-krize

5- Bakara/30, En’âm/165, A’râf/69-74, Yunus/14-73, Neml/62, Fâtır/39, Sâd/26.

6- Tin/4-5.

7- https://www.islamveihsan.com/seyyidul-istigfar-duasi.html 

8-  Ebû Dâvûd, İbn Mâce.