Dikkatinize arz etmiş bulunduğumuz bu makale, 19. yüzyıl sonlarından, vefat ettiği 1930 tarihine kadar Devlet-i Aliyye ve Türkiye Cumhuriyeti dahilinde kültürel mirasımıza sahip çıkmak için gayret etmiş; Barbaros Hayreddin Paşa, Sokullu Mehmed Paşa, Mimar Sinan, Şeyh Galib ve sair zevât-ı kiramın sene-i devriyelerinde anma törenleri düzenleyerek “ihtifalci” yani törenci diye nâm bulmuş; “İstanbul’daki Âsâr-ı Atîka Hakkında Muhtasar Mâlûmat (İstanbul, 1338)”; “İstanbul ve Boğaziçi: Bizans ve Osmanlı Medeniyetlerinin Âsâr-ı Bâkıyesi (I-II, İstanbul 1336, 1928)”; “Siyer-i Nebî (İstanbul, 1340)” gibi bir çok eseri olan ve dahi İstanbul Muhibleri Cemiyeti’ne büyük hizmetleri bulunan; Muhammed Ziya Beyefendi tarafından telif edilmiştir.
Bahsi geçen makaleyi günümüz Türkçesine çevirerek, ihtiva ettiği mânâyı bozmadan arz etmeye çalıştık, sürç-i kalemimiz mazur ola:
Ceride-i Sufiyye’nin 59. sayısında “Tayyar Ahmed Han” serlevhalı makalede, “Hanedân-ı Âlî Osman ekseriyetle Târik-i Mevleviyye’yi ihtiyâr buyurmuşlardır” denilir.
Bununla beraber, bendeniz adı geçen makaleyi açıkça ortaya koyacağım. Geçmiş Osmanlı padişahlarından hangilerinin büyük tarikatlardan Mevleviyye’ye muhib ve müntesib bulunduklarını haber vereceğim. Araştırmalarım, Mevleviyye’ye dair olduğu için Osmanlı sultanlarının başka tarikatlardan birine mensup olup olmadığını tetkik etmek pek tabi yetkim dışındadır. Bu tarafların aydınlatılmasını da ehillerine havale ederek başlıyorum.
Şöyle ki: Saltanat binasının kurucusu, cennet-mekân Sultan Osman Han, babalarının ömr-i hayatında memuriyetle Konya’ya gelerek, Sultan Bahâeddin Veled Hazretleri ile görüşmüşlerdir ve kendilerinde şahit oldukları fazilet eserlerine kapılarak, dest-i inâbetlerini tutmuşlardır.
Gazi, mücahid Sultan Orhan’ın ulu soyundan şehzadeleri, Süleyman Paşa merhum, yüce ahlakı ile çelebiler arasında meşhur ve muhterem olan Ulu Arif Çelebi Hazretleri’nin dest-i inâbetlerini tutarak sikke giymişlerdir. Süleyman Paşa’nın, Gelibolu’ya bağlı Bolayır’da bulunan mübarek kabirleri üzerindeki sandukanın baş tarafında bulunan ve İslam dokuma sanatının eşi bulunmaz bir örneği olan yaldızlı serpuş altındaki sikke-i şerif, Ulu Arif Çelebi Hazretleri’nin tekbirledikleri mübarek sikkedir.
Şehzade Yıldırım Bayezid’in, Mevlâna nesli ile ilişkisi ve yakınlığı bilinir ve Germiyanoğlu ile evlilik yoluyla akrabalık tesis ettiği yazılmıştır. Bu yol ile Çelebi Sultan Muhammed Han vasıtası ile meydana gelen “Mevleviyye” ilişkisi de açıktır.
Altıncı padişahımız olan Sultan II.Murad’ın, Pir-i Sâni Adil Çelebi ile mektupları bilinmektedir. Hatta Edirne Mevlevihanesi’ni inşa ettikleri zaman, Konya Dergah-ı Âliyyesine gönderdikleri ferman-ı hümayun üzerine, Galata Mevlevihanesi’nin inşası sırasında, Sultan Divanî’nin İstanbul’a gelmesi; Sultan I. Selim’in hususi davetleri üzerinedir.
Galata Mevlevihanesi’nin inşasının tamamlanmasıyla, cuma günü ilk Mevlevi mukabelesini icra eden, bahsettiğimiz Sultan Divanî’dir. Sultan Divanî Hazretleri’nin Afyonkarahisar’a avdet ettikten sonra dahi, Sultan Selim Hazretleri ile haberleşmeleri ve mektupları devam etmiştir.
Hadimü’l-Mevlevi Muhammed Ziya