“İrfan Geleneğinde Psikoloji”, kavramsal olarak çok aşina olmasak da konusu itibariyle yüzyıllardır hayatımızda olan bir kavramdır. Kavramı oluşturan üç kelimeyi; “irfan”ı, “gelenek”i ve “psikoloji”yi ayrı ayrı tanımlamaya gayret edeceğiz bu yazımızda.
İrfan, Arapçada “bildi, öğrendi, tanıdı, ayırt etti” fiilin mastarıdır. Sözlükte her ne kadar bilme, öğrenme, usul, örf bilgisi şeklinde geçse de manevi ve ruhi tecrübeyle elde edilen bilgi, tecrübî bilgi şeklinde de ifade edilir. Derinlemesine bilmek, anlamak, idrak etmek ve idrak ettiğiyle yaşamak olarak da tercüme edilen bir kavramdır irfan. Aynı zamanda irfan; İslam’ın dile dönüşmüş, kamusal alana dâhil olmuş birikimi, içeriği ve hâli olarak da tanımlanabilir.
Ehl-i irfan olan zevatın ifade buyurduğu üzere; irfanî bilginin elde edilmesinin en kolay yollarından biri, şuurlu yaşamaktır. Çünkü irfan; müşahede edilen bir şey olarak tanımlanmaktadır. Bizzat tadıp, tattığı ile yaşamak…
Kısaca irfan kavramını özetleyecek olursak; Peygamber Efendimiz’den (sas) bugüne kadar elimize ulaşan malumatın; yaşanarak, tecrübe edilerek, tekrar tekrar günümüz şartlarına kıyas ve icmâ yolu ile fikir birliğine varılarak, hâl hâline dönüşmesi ve bu hâl ile sünnete uygun şekilde zihinsel süzgeçten geçip, idrak edilmesidir. Bu idrak ile ömrü boyunca sırat-ı müstakim üzere, apaçık olan ana yolda, dengeli ve dosdoğru, yürümektir ve yaşamaktır.
Gelenek dediğimiz zaman genellikle öteden beri yapılagelen şeyler, alışkanlıklar, adetler gibi algılansa da bizlerin gelenekle anlatmak istediğimiz şey bu değildir. Bizler geleneği gündelik hayatta kullandığımız anlamla değil, “gelen ek” olarak kullanmaktayız. Uzun süredir kendi gelen eklerine küsmüş insanlara bunu anlatmak kolay olmasa da insan köksüz yaşayamaz. Modern psikoloji biliminde sık kullanılan bir deyiş vardır: “Ne kadar çok şeyin üzerini örterseniz, o kadar çok şeyin altında kalırsınız.” Haklı olarak şöyle bir soru sorabilirsiniz; geleneğimizin ya da gelen eklerimizin üzerini örtersek ne olur? Cevabı çok basit, yok oluruz! Bizi biz yapan her şeyden mahrum kalırız.
İnsan kendisini tanımlarken bile kişisel tarihiyle tanımlar. “Kendinizi tanıtır mısınız?” sorusunun cevabı insanın kişisel tarihidir. O tarih, bizi biz yapan şeylerdir. Hafızasını kaybeden bir insanı düşünün. Bunun normal bir durum olduğunu iddia edebilir miyiz? Yoksa tedavisi için uğraşır mıyız? Tabii ki tedavisini aramaya çalışırız. Peki, bunca yıllık tarihini, gelen ekini reddeden insanlara ne demeli? Bu kişilerin ya niyeti bozuktur ya da bazı psikolojik ve/veya manevî rahatsızlıklardan mustariptirler.
Bizim gelen ekten kastımız, insanlık tarihinden bugüne kadar süzüle süzüle gelen tecrübi bir mirastır. Bu mirasın her zaman doğru olduğunu da iddia etmiyoruz. Tabii ki yanlış âdetleştirilmiş mevzular vardır. Bazen iyi niyetle başlayıp, sonu İslamî açıdan uygun olmayan şekilde evrilmiş geleneklerimiz vardır. Bizim derdimiz o özümüzdeki cevheri reddetmeden, kadîm geleneğimizin insan tasavvurunu keşfetmektir.
Gelelim psikolojiye… Psikoloji konu itibariyle kadim bir bilgi, yöntem itibariyle yeni sayılabilecek bir bilim dalıdır. Psikolojinin bir bilim olmadığını iddia edenler olsa da genel görüş psikolojinin bir bilim dalı olduğudur. Bizim de naçizane kanaatimiz yöntemsel olarak bir bilim dalı olduğu yönündedir.
Psikoloji biliminin ne olduğuyla alakalı birçok farklı tanımla karşılaşabilirsiniz. Bu tanımlamalar ya da kavramsallaştırmalar insana hangi perspektiften baktığımızla alakalı olarak değişecektir. Bu da gayet normaldir. Bizim baktığımız açı ise insanın yeryüzünün halifesi olduğu gerçeğini yadsımayan bir perspektiftir. İnsanın, bizzat Hz. Allah tarafından şan, şeref ve nimetler verildiği gerçeğiyle, yaratılanların çoğundan üstün kıllanmış olmasıdır. Bizler insana bu açıdan bakıp; zihniyle, duygularıyla, kalbiyle alakalı sorun ve sorunlarıyla ilgilenen, modern bilimin imkânlarından yararlanan ama insana irfanî bir perspektiften bakmaya çalışan bir psikolojiden bahsediyoruz.
Derdimiz hem dertleşmek hem de dertlenmek olacak inşallah. Gayret Hz. Allah’ın lütf u keremiyle bizden, muvaffakiyet Hz. Allah’tan. Varsa hatalar bizden, güzellikler hep O’ndandır…
2- https://www.etimolojiturkce.com/arama/irfan
3- https://www.etimolojiturkce.com/arama/irfan
4- Uludağ, Süleyman. (2012) Tasavvuf Terimleri Sözlüğü. Kabalcı Yayıncılık.
5- Sohbet mahsulü
6- Şuur: Ehli irfanın tanımlamasına göre; aklın nurlanmasıdır.
7- https://islamansiklopedisi.org.tr/icma
8- İsra Suresi, 70. Ayet