Hüseyin Sîret Özsever - İskender Cüre

news

Son dönemin meşhur simalarından şair Hüseyin Sîret Özsever (1872-1959), Tevfik Fikret ve Ahmet Haşim gibi kudretli şairlerin yaşadığı, Türk edebiyatı tarihinde, “Servet-i Fünun ve Fecr-i Âti Dönemi” olarak ifade edilen dönemin önde gelen temsilcilerinden kabul edilen, mümtaz bir şahsiyettir. Şiirleri Servet-i Fünun dergisinde “H. Sîret” ismiyle yayınlanırken, Tevfik Fikret asıl isminin “Hamdullah Sîret” olduğunu öğrenmiş, “Hüseyin Sîret” olarak değiştirmesini tavsiye etmiş ve böylece ilk ismini değiştirmiştir. 

Onun bazı şiirleri, hayatından izler taşır ve ahir ömründe girdiği tasavvuf yolculuğu ile alakalı ipuçlarını bizlere verir. Hüseyin Sîret’in en meşhur şiirlerinden biri olan ve şarkı formunda bestelendiği için mahiyeti es geçilebilen şu dizeleri, esasen onun Karagümrük Cerrahi Asitanesi şeyhi Fahreddin Efendi’ye intisap ettikten sonraki hissiyatını yansıtır:

Geçti sevdalarla ömrüm, ihtiyâr oldum bugün

Ak pak olmuş saçlarımla bî-karar oldum bugün

Bir muhabbet neşesiyle ilkbahar oldum bugün

Ben huzurunda yer öptüm, tâcdâr oldum bugün

Şiirin şerhinden aciziz ancak kelime manalarına bakıldığında dahi edebi kudret kendisini açıkça gösteriyor: 

“Ömrüm, kalbi karartan beyhude sevgilerle geçti, böylece yaşlandım, ihtiyar oldum ama irademi kullandım, mürid olmayı ihtiyar ettim. 

İhtiyarlığımı gösteren, aklaşmış saçlarımla, ‘Ne zaman anarsam seni, kararım kalmaz Allah’ım!’ diyen Aşık Yunus’un da olduğu, gerçek aşıkların yoluna girdim. 

Bu yol gerçek muhabbet yoludur, yola giren ter ü taze olur, bu muhabbetin neşesiyle ilkbahar gibi açtım. 

Huzurda boyun eğdim, yer öptüm, kul oldum, gerçek sultanlığın farkına vardım.”   

Tasavvuf yoluna girişini bu dizelerle anlatan Hüseyin Sîret’in yolculuğunda elbette bela ve musibet de eksik olmadı. “Dervişin yakası bitten, paçası itten, başı yezitten kurtulmaz…” cümlesiyle de özetlenen bu durum, Peygamber Efendimiz’in (sas) hadis-i şeriflerinde de ifade buyurdukları bir hakikattir. Bir adam “Ey Allah’ın Resulü ben seni gerçekten seviyorum!” dediğinde Efendimiz (sas) “O söylediğin söze dikkat et!” diyerek mukabelede bulunmuş, adam üç kere aynı sözü tekrar edince Resulullah (sas) “Eğer beni seviyorsan fakirliğe karşı bir kalkan hazırla, fakirliğin beni seven kimseye gelmesi, selin akması gibi hızlıdır.” buyurmuşlardı. Yine başka bir adam “Ben Allah’ı seviyorum!” dediğinde ise “O hâlde bela için bir elbise hazırla!” buyurmuşlardı.

Allah ve Resulullah muhabbetinin peşinde gidilen bu yolda, bela ve musibetlerin sıklığı pek tabiiydi. Hüseyin Sîret bir gün kahvede otururken, içeriye onunla sürtüşen, her bulduğu fırsatta kendisini sözle taciz eden bir şahıs girer ve herkesin duyacağı bir ses tonuyla “Şeddeli üdeba, sen de mi buradaydın?” der yani kendince “edebiyat paralayan eşek” diyerek hakaret eder. Zarif bir kişi olan Hüseyin Sîret, bu hakaret karşısında gerekeni yaparak lafı gediğine oturtur: Bu milletin edip olanı eşek ise, edip olmayan eşekoğlueşektir. 

Kahveden çıkarak, mürşidi Fahreddin Efendi Hazretleri’nin huzuruna varır ve halini arz eder. Fahreddin Efendi, türbenin anahtarını çıkararak kendisine verir ve türbeye girerek durumunu aynen anlatmasını söyler. Kısa bir süre sonra o şahıs, kaza kurşunu ile can verir. Bu hadise karşısında dehşete kapılan ve şikayetinden de bir nebze pişman olan Hüseyin Sîret, yaşadıklarını şöyle anlatmıştır:

Sırr-ı Nûreddin-i Cerrâhî’yi takdis eylerim

Yüz süren dergâh-ı Pîr’e dört başı mamur olur

Öyle sahib-kıran bir kâdı-yı hâcât kim

Yan bakan kıtmirine şâh olsa da makhûr olur

(Nureddin Cerrahi’nin sırrını büyük, mübarek kabul ederim, onun dergahına yüz sürenin her şeyi güzelleşir. Öyle büyük bir sultan, kendisine müracaat edenlerin ihtiyaçlarını en güzel şekilde giderendir ki; onun köpeğine yan bakan, şah olsa da kahrolur.)

Hüseyin Sîret Özsever hakkındaki yazımızı bir nükte ile tamamlayalım. Aynı dönemin şairlerinden, diplomat olmasının yanı sıra yakışıklılığı ile de meşhur Abdülhak Hamid Tarhan, evinde bulunan portresinin karşısına, Hüseyin Sîret’in portresini koyarak altına şu notu düşmüştür:

Surete bakma aldanırsın, nazarın “sîret”e mâtuf olsun…

(Dış güzelliğe bakma aldanırsın, nazarın ahlaka yönelmiş olsun.)

Cenab-ı Hakk’ın hepimizi, sureti sîretine uyanlardan eylemesi niyazıyla…