Sefine-i Evliya: Hasan-ı Basri - (Hazırlayan: Ender Dilican)

news

İlim ehlinin Kâbe’si, takvanın ve yumuşak huyluluğun kaynağı Hasan-ı Basri Hazretleri; tabiin devrinin büyüklerinden ve takva sahiplerinin meşhurlarındandır. Hasan-ı Basri Hazretleri’nin lakabı Ebu Said bin Cafer’dir. Hz. Osman, Hz. Ali, Abdullah bin Abbas başta olmak üzere diğer sahabilerle de görüşmüş ve çok sayıda hadis-i şerif nakletmiştir. Babası; sahâbeden Zeyd bin Sabit Hazretleri’nin kölesi, annesi ise Resulullah’ın temiz eşlerinden Ümmü Seleme Hazretleri’nin cariyesi idi. Hatta Ümmü Seleme Hazretleri, Hasan-ı Basri’yi bebekliğinde birçok kere kucağına almış, bir rivayete göre ise ona süt de vermişti. 

Şeriat hükümlerinde, fıkıhta ve hadiste; bulunduğu zamanın eşsiz bir ismi olup, Basra’daki ders halkalarına ve vaazlarına çok sayıda kişi gelirdi. Mutezile mezhebinin kurucusu olan Vasıl bin Ata, önceleri Hasan-ı Basri Hazretleri’nin öğrencilerinden biri iken, hocasının yoluna uymayan bir yol kurduğu için, Hasan-ı Basri Hazretleri onun hakkında “Vasıl bizden itizal etti (ayrıldı).” buyurmuştur. Bu sebepten bahsi geçen mezhebe İtizal (ayrılma) veya Mutezile (ayrılanlar) ismi verilmiştir.

Tarikat ehlinin silsileleri Hasan-ı Basri Hazretleri’ne ulaşır. Celveti İsmail Hakkı Bursevi, Kırk Hadis Şerhi’nde şöyle der:

-Resulullah Efendimiz (sas) İmam Ali’ye siyah hırka giydirdi ki Hakk’ın zatının nurunda, kâinatın karanlığını müşahede etsin de hakiki gölgeyi etraflıca düşünsün. Hz. Ali her ne kadar Kümeyl bin Ziyad’ı sırdaş edindiyse de aslında zahiren ve batınen gereğini düşünerek, Hasan-ı Basri’ye hırka giydirdi. Birtakım muhaddisler Hasan-ı Basri’nin, Hz. Ali’den hadis dinlediğini ve onunla sohbet ettiğini inkâr etmişlerdir. Fakat tasavvuf ehlinin bakışı, mana alemini de kapsar.   

Tevhid hakkında bazı eserleri ve şiirleri varmış. Hz. Ali ile Muaviye arasındaki görüş farklılıklarına tarafsız kalmayı tercih edip, halka da tarafsız kalmayı tavsiye edermiş. Hicri 21, miladi 642 yılında doğup, hicri 110, miladi 728 tarihinde, seksen altı yaşında iken beka alemine göç etmiştir. Cenazesine halk o kadar büyük bir istekle katılmıştır ki, o gün Basra’da hiç kimse ikindi namazını kılmaya vakit bulamamıştı.