Mudurnulu Seyyid Halîl Rahmi Efendi'nin halîfelerindendir. 1232/1817 senesinde İstanbul'da doğmuştur. Peder-i mükerremleri Bileciklidir. Başlangıç ilim ve fenlerini öğrendikten sonra, faziletli müderrîslerden Hâzım Efendi'nin dersine devâm etmiştir. Tasavvuf yoluna meyil hâsıl olunca, Kuşadalı İbrâhîm Efendi Hazretleri’nin terbiyelerine girip, mürşidinin himmetleriyle beşinci esmâya kadar yükselmiş, hatta Kuşadalı İbrâhîm Halvetî Hazretleri ile Şam'a kadar gitmiştir. Sonrasında Hicaz topraklarına gidip vazifelerini yerine getirerek hacı olmuştur. İbrâhîm Efendi Hazretleri’nin vefatından sonralarına kadar, on dört sene Bâbıâlî'de kalemine devâm etmiştir.
“Bende Kuşadalı'nın sırlarının tamamı vardır.” demiş fakat bu müddet zarfında kimseyi mürîdliğe kabul etmemiştir. Nihâyet bazı manevi işaretler üzerine Mudurnulu Şeyh Halîl Rahmi Efendi'nin irfân dairesine girmekle bir müddet sonra hilâfete nâil olup, bâtın ilminde âşinâ ve bir şeyh-i rûşenâ olmuştur.
Aksaray'da Cellad Çeşmesi yakınındaki kendi hanelerinde bir semâhâne tesîs ederek burada nice ölü canları ihyâ etmiştir. Necîb Efendi hattat olup Hattât Şevki Efendi merhûmdan ketebe almıştır. Güzel yazılar yazmışlardır. Yazılarındaki tavırlarından o yazının kendilerine mahsus olduğu anlaşılırmış.
Devlet-i âliyye-i Osmâniyye’de Divân-ı Hûmâyûn kaleminde uzun müddet hizmet etmiştir. Son vakitlerinde uzleti tercih etmişlerdir. Nefsle mücâhedede ileri gidenlerdendir. Halîm, selîm, mütevazi ve halûk bir zât olup her bir hareketini şerîata ve sünnete göre tatbîk eder ve mürîdânına pek ziyâde şefkatli davranırlardı. Yaşları 75’e ulaştığında 28 Cemâziyelevvel 1308/20 Ocak 1890 Pazartesi günü irtihâl-i dâr-ı bekâ eylemişlerdir. Naaşları büyük bir kalabalık ile Kocamustafapaşa Dergâhı’na getirilip Sünbül Efendi Hazretleri’nin türbesi civarında sokağa nâzır pencerenin önüne sırlanmışlardır.
Sünbül Efendi’ye Defni
Şeyh Necîb Efendi’nin irtihâlinde dervîşlerinden Ali Efendi, Sünbül Efendi hazîresinde bir kabir tedârik etmek üzere, o zaman dergâhta postnişîn bulunan Şeyh Rızâeddîn Efendi Hazretleri’nin müsaadelerini almakla vazifelendirilmiştir. Seher vaktinde Hankâh-ı Hazret-i Sünbül Sinân’a gittiğinde; güzel bir tesâdüf kâbilinden Hazret-i Şeyh’i, Hazret-i Sünbül’ün türbesi önünde duvara dayanmış bir hâlde görür. Kemâl-i edeble huzuruna varıp mübarek ellerinden öperken, Rıza Efendi, Necîb Efendi’yi kastederek “Hazret yürüdü, biz ona sokağa nâzır pencerenin önündeki lahdi tahsîs ettik. Oraya defnediniz. Fakat o lahid yerine başka bir lahid yapıp vakfediniz. Cenâb-ı Hakk rahmet ve bizleri mazhar-ı şefâat buyursun.” demiş ve gözlerinden yaşlar süzülmüştür. Devamında Dervîş Ali Efendi hadîseyi anlatırken “Ben konuşmadan, hazret keşf-i hâl buyurdu. Beni de ağlattı.” diye nakil eylemişlerdir.
Necîb Efendi’nin Şabanî tâc-ı şerîfli kabir taşı kitabesi ve bahsi geçen kabir yeri
1- Sefîne-i Evliyâ – Şeyh Muhammed Necîb Efendi, 4.Cild
2- Sefîne-i Evliyâ – Şeyh Rızâeddin Efendi, 3.Cild