📍Tarîkatların âyinlerinde, saraylarda, yeniçeri ocağında, mehter vb. yerlerde, önceden belirlenmiş merâsimlerde, belli bir tertîbe göre yüksek sesle okunan duâya gülbank denilir.
📍Farsça bir kelime olan gülbank "gül sesi" anlamına gelmektedir.
📍Çoğu tarîkat merâsiminde olduğu gibi Mevlevîlerde de yemek ateşten indirildiğinde, somat (yemek) sonrasında, bayram yemeğinde ve aşûre yenildikten sonra gülbank okunurdu.
📍Yemekle ilgili gülbanklarda mutlaka Hz. Mevlânâ’nın aşçısı olan Âteş-bâz-ı Velî’nin ismi zikredilirdi.
📍Aşûre veya yemek ateşte pişirildikten sonra dede efendi kazanın kapağını açar, matbah sorumluları kazanı ocaktan indirip yere koyarlardı. Bu arada kazancı dede şu gülbankı çekerdi:
📍“Elhamdülillâh, Hak berekatın vere, ta’mı şîrîn ola. İmâm Hasan-ı Alî ve İmâm-ı Hüseyn-i Velî efendilerimizin rûh-ı mukaddesleri şâd u handân ola. Dem-i Hazret-i Mevlânâ, sırr-ı Ateş-bâz-ı Velî, Kerem-i İmâm-ı Ali Hûû diyelim.”
📍Allah’a hamdolsun. Hak bereketini versin. Tadı güzel olsun. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimizin mübârek ruhları şâd olsun. Mevlâna Hazretleri’nin himmeti, Âteşbâz-ı Velî’nin sırrı, Hz. Ali’nin lütuf ve ihsanı (için) hûû diyelim.