İş değiştirdikten sonra -Kültür Bakanlığında semazenlik-; çalıştığım yerde temel eserleri okumamızı istediler. Bazen televizyon röportajları ya da dergi için soru soruyorlar..
İş değiştirdikten sonra -Kültür Bakanlığında semazenlik-; çalıştığım yerde temel eserleri okumamızı istediler. Bazen televizyon röportajları ya da dergi için soru soruyorlar. Ben on bir senesini yazılımcı olarak geçirmiş birisiyim. Tüm günüm bilgisayar ekranında 'kod yazarak' yada 'bug çözerek' geçti. O nedenle bu gibi konularda cahil kalıyorum. Evet yazılımcı mesleğinde iken de merakım vardı, çalışırken sürekli dinleme yapardım ama anlatmak ve konuşmak başka bir alan. Bir terzinin elinde sürekli kumaş parçası olması gibi; hala vaktim müsait olunca hep elim yazılım projelerine gidiyor fakat bunun en azından kısa bir süresini okumaya ayırmaya başladım.
Bunun yanında vazife icabı sık sık Konya'ya gitmemiz gerekiyor. Her gidişimde Hz. Mevlana türbesini ziyaret etmeye gayret ediyorum. Oradaki uluslararası çeşitlilik inanılmaz. Belli bir gelir seviyesine ulaşmış turistleri Türkiye'ye tatile gelmiş bulabilirsiniz fakat eğitim ve kültür seviyesi bu kadar yüksek bir kitle Türkiye'de başka bir yerde bulunabilir mi emin değilim. Örneğin dünyaca ünlü üniversite hocalarını veya kreatif bir işte uluslararası üne kavuşmuş kişileri, orayı ziyaret ederken görebilirsiniz.
Bunun yanında 1 sene önce Oxford ve Cambridge Üniversitelerinde yaptığımız programlarda salonlar tıklım tıklım doluydu. Oradaki seyirciler de orada eğitim veren hocalar ve dünyanın en iyi üniversitelerinden birinin öğrencileriydi.
'Samimi ol canımı ye' sözünü çok seviyorum. Bazı konularda dürüst olmak gerekiyor. Evet markalaşmak için 'İstanbul kültürü' ya da 'Anadolu İrfanı' diyoruz fakat bu zatlar bizim toplumsal marka ve isimlerimizden, bugün yaşadığımız günlük yaşamdan ve kültürden çok daha ötedeler. Bunu okudukça daha iyi anlıyorum.
Aklı selim bir kişi kolaylıkla anlar ki biz kolay bir coğrafyada yaşamıyoruz. Burada daima savaşlar, sorunlar vardı ve olacak. Nasıl dış dünyamızda bu savaşlar ve sorunlar gerçekleşiyorsa; burada aynı savaşlar; zihin, düşünce ve entellektüel boyutta da gerçekleşmiş. Mesnevi'nin yazıldığı zamanlarda da hiç bir şey güllük gülistanlık değildi; Anadolu'da müthiş bir Moğol istilası mevcuttu.
Sanki Mesnevi bütün bu fikir savaşları arasında damıtılarak ortaya çıkmış bir eser. Aslan ile diğer av hayvanları konuşurken bir anda bugün de daima önümüze başka şekillerde çıkan 'Çalışmak', 'Cebrilik', 'Niyet' gibi konuların en derin mevzularından süzülmüş bir yol haritası çiziyor.
İstesek de istemesek de hepimiz bir sistemin içerisine doğduk. Bu sistemin eğitimi okullarda aldık. Meslek sahipleri olduk. İşlere girdik, Linked-in profillerimiz ve CV'lerimiz oldu fakat çalışmanın hakikatı hakkında böyle bir derin bakış açısı ile hiç karşılaştık mı bilmiyorum.
Yaptığı işte, teslim ettiği projede hiç bir hatanın olmayacağını söylemek büyük bir yalan. Hiç bir projeyi bug'suz teslim edemezsiniz. Bir işi çok iyi yapmak 'niyet' boyutundadır. Yaptığınız hatalarıda olgunlukla kabul edip onları düzeltmekte bu 'işini iyi yapmak' niyetine dahildir.
Siz kasıtlı olarak hata yapmamaya gayret edersiniz, hata olduğunda da bunu kabul eder düzeltmeye çalışırsınız. Ama bunların ötesinde de 'işini iyi yapmakta' kimsenin bilmediği içinizde sakladığınız bir 'niyetiniz' vardır. İşte o niyetle ile 'çalışmanın', 'rızık peşinde koşmanın', 'gayret etmenin', 'işinde iyi olmaya çalışmanın' insanı nerelere götürdüğü hakkında Mesnevi'den harika beyitler ile sizleri baş başa bırakıyorum:
(Bir Farsça'sı bir Tahir'ül Mevlevi'nin hazırladığı Türkçe tercümesi olarak ilerliyor.)
Hâce cün bili bedest-i bende dâd,
Bizeban ma'lûm şüd ôrâ mürâd.
«Efendi, kölesinin eline bahçe belini verince ne demek istedigi, ya'ni bahçeyi belle emrini verdigi, söylemeden kölenin ma'lûmu olur.»
Dest-i hemçün bil işarethä-yi ost,
Ahir endîşi ibârethâ-yi ost.
«El de, bahçe beli gibi Allahin işâretlerindendir, hattâ düşünsen sarih ibârelerindendir.»
Cün işârethâş ra ber can nihî,
Dervefâ-yî an şâret can dihi.
«Allah'ın işâretlerini canla, başla kabul edecek olursan, onların mezmûnunu ifâ için icâbında canını bile verirsin»
Pes işârethâş ersâret dihed,
Bãz berdâred zitü kâret dihed.
«Sonra O'nun işâretleri sana esrâr verir, ya'ni bir takim esrâra vâkif kılar. Seni senden alır ve başka işler ihsan eder.»
Hâmili mahmûl gerdâned türâ,
Kabilî makbûl gerdâned türâ
«Allh'ın emrini hâmil olmak ve îfâsi için çalismak seni hâmillikten mahmullüğe, ya'ni taşımaktan taşınmaya, Hakkın fermânını kabûl etmek de seni makbul-i İlâhi olmak derecesine çıkarır»
Kâbil-i emr-i veyi kayil sevi,
Vasl-1 củyi bâdezân vâsil sevi.
«Allah'ın emrini kabul ve tatbik edersen kail olursun, vuslat talebinde bulunur, ondan sonra da visâle erersin.»
Sa'yi şükr-i nimeteş kudret büved,
Cebr-i tü inkâr-ı an nîmet büved.
«Calişmak, kudret ni'metinin fi'li şükrânını ifa'etmektir. Senin cebriligin ise o ni'meti inkâr eylemektir.»
Sükr-i kudret, kudretet efzun küned.
Cebr, nimet ezkefet birun küned.
«Kudrete şükretmek senin kudretini arttır, cebir ise ni'meti elinden çıkartır.»
Diğer yazılar için:
Yazılımcılıktan Semazenliğe 2
https://nefirdergi.com/article/yazilimciliktan-semazenlige-2---abdullah-gursoy
Yazılımcılıktan Semazenliğe 1
https://nefirdergi.com/article/yazilimciliktan-semazenlige-i---abdullah-gursoy